25 Ocak 2013 Cuma

Öğle Uykusu/Ulaş Yavuz

Ulaş Yavuzun ilk romanı "Öğle Uykusu" bilincinizi zorlayacak bir yolculuğa davet ediyor sizi. Gerçekliğin kırılganlığı; otorite bağlamında bir "baba"nın çaresizliği ve trajedisi; "Aşk"ın bulunacak, aranacak, yoklanıp rahatsız edilecek, kişiye ve kişinin toplumsal rolüne bağlı bir duygu, tecrübe ya da kazanım olmadığı; "aşk"ın insana sadece uğrayabileceği, tesadüflerin arzudan ve birliktelikten doğduğu düşüncesi; arzuların asla tatmin edilememesi; yasakların, zorunluluklar ortadan kaldırılmadan delinmesinin mümkün olmadığı düşüncesi; kişiyi yaşam boyu takip eden, kendini görmesini sağlayan, çıldırtıcı bir duygu olan "yazmak" eylemi üzerine "yapayalnız" bir roman "Öğle Uykusu".

Sessizlik tekrardan girdi devreye; aramızda yaşanan sohbetin geç bir yansıması, bir başkası gibiydi. Sanki gizli bir anlaşma yapmıştık da sessizliğin ve benim anlaşmadan haberimiz yoktu; kuralları biliyormuş gibi yapabilmek için susuyordum ben de. Etraftaki değişikliği de bu sayede fark ettim. Kalabalık hatırladığım sokaklar hiç olmadığı kadar tenhaydı bugün, yoksa hiç kalabalık değiller miydi? Sessizliğimiz sanki herkesi etkilemiş, herkes susmaya merak salmıştı. Biz de tesadüfen, sakarlıktan, yerimiz olmamasına rağmen bize ait olmayan bir zamanda ve yerde bulunuyormuş gibi sersemce dolanıyor, bütünün, bizim dahil olup olmadığımızdan emin olamadığım dışarısının sessizliğini elimizden geldiğince bozmaya çabalıyorduk. İyi bir şey mi yapıyorduk emin değilim ama yaptığımızın pek uygun olmadığını söyleyebilirim; en azından, hâlâ kurumayan giysilerimiz bunu söyleyebilmem için yeterli bir sebep gibi geliyordu bana. Böyle biri neyi iyi ya da doğru yapabilirdi ki?



Sayfa Sayısı: 532

Baskı Yılı: 2012


Dili: Türkçe
Yayınevi: Yitik Ülke Yayınları

Zerdüşt'ün Sırrı/Osman Balcıgil

Pers İmparatoru Darius Babil, Mısır, Libya, Anadolu, hatta Trak topraklarını ele geçirdi ama Yunan diyarından zaferle dönemedi. O ölünce, oğlu Kserkses babasının planını gerçekleştirmek için kolları sıvadı.

Krallar Kralının Yunana karşı gireceği savaşı kazanamaması halinde dinlerinin tehlikeye düşeceğini öngören Zerdüşti bilgeler, geniş Pers topraklarında gözden ırak üç ayrı nokta ve reisleri özel olarak yetiştirilmiş dört klan seçtiler.

Yola çıkacak üç klandan hiç olmazsa biri, geleneklerin ve özellikle inek derisi üzerine altın harflerle yazılmış kutsal kitap Avestanın muhafızı olmayı başarabilecek miydi?

Bilge Rahip tarafından İÖ 500lerde kaleme alınan Zerdüştiliğin kayıp kutsal kitabı Avesta, 2000li yılların başında ortaya kim tarafından ve nasıl çıkartılacak?

Nietzschenin Böyle Buyurdu Zerdüşt! isimli kitabı için "Tam bir palavra" diyen Hint kökenli eski Avestan uzmanı Nasreddin Parsî, Türk yardımcısı Sungur İlyaslara kim olduğunu ve gerçek niyetini neden açıklamıyor? İngiliz bilim adamı Parsî, gönlünü Sivas kırsalında kaptırdığı Zerdüşti kızdan aşkına yanıt alabilecek mi?

Kürtlerin aynı coğrafyanın unsurları olan Türk, Pers, Arap gibi Müslüman; Süryani, Keldâni, Ermeni gibi Hıristiyan toplumlardan ayrışması gerektiğini düşünen PKK teorisyeni Hoca, eline "kaza eseri" geçen fırsatı kullanabilecek mi?

Silahların gölgesinde başlayıp, Iraktaki Kandil ve İrandaki Kozareş gibi PKK kamplarına hatta Londra, Paris gibi önemli başkentlere uzanacak büyük mücadelenin galibi kim olacak?

Baskı Yılı:2012


Sayfa Sayısı:20


Dili:Türkçe
Yayınevi:Destek Yayınları

Zaman Yolculuğu Aşıkları / Nur Yaycıoğlu

Efes Antik Medeniyetinde başlayıp Osmanlı İmparatorluğunda yeniden alevlenen ve günümüze kadar devam eden bir aşk hikâyesi. Âşıklar Defne ve Marsın çağımız Türkiyesindeki toplumsal ve siyasi olumsuzluklara karşı verdikleri mücadeleler, psikoloji biliminin kuralları üzerine yapılandırılmış olarak anlatılıyor. Onları birbirinden ayıran olaylar sonucunda tekrar, Efes Antik medeniyetinin farklı ve görkemli bir dönemine geri dönerek, aşklarını sürdüren aşıkların serüvenleri.Tarihin hangi anında, hangi mekanında bulunurlarsa bulunsunlar birbirlerini kalplerinde yaşattılar.Bir antik dönem yazarı olan Sinan ilginç bir roman yazmaya karar verir. Karakterlerini önce bir süre eski Efeste yaşatır. 
Sinanın annesi Doktor Gaye ve hukukçu Arzu, ülkenin sorunlarıyla yakından ilgili iki arkadaştır. Sinan, kahramanı Defneyi annesiyle özdeşleştirir. Kadın doğum uzmanı Defne, Güney doğuya rotasyon görevine gönderilir ve kendisini patlayan bombalarla parçalanan hayatların içinde bulur.Ayrı düşen aşıklar, tanıştıkları Efes Uygarlığına geri dönecekler, mutlu olabilecekler midir? Yeryüzünden silinen muhteşem Artemis tapınağını bulabilecekler midir?

Baskı Yılı:2012


Sayfa Sayısı:332


Dili:Türkçe
Yayınevi:Arunas Yayıncılık

Günahkar / Didar Baykan

Dev aynanın karşısında Anna gelinliğini tamamlayan sıralı incilerine dokundu. Karmakarışık zihninde İtalyanların bir atasözünü anımsadı: "Gelinin incileri beraberinde gözyaşlarını getirir." Gözlerini kırptığında inciler kadar iri damlalar, kadife gibi pürüzsüz yanaklarından yuvarlanıp ahşap zemine çarparak küçük zerreciklere ayrıldı.

Elini uzatıp birbiri ardına sıralanmış dizileri çekiştirdi. Örselenen inciler dizildikleri ipten sıyrılarak gözyaşlarından daha hızlı bir şekilde zemine saçıldı. 

Tek ihtiyacı olan bir şanstı. Doğru olarak anlatılanların yaşananları gizlemek için süslenmiş yalanlardan ibaret olduğunu haykırmalıydı. Ama nasıl? En önemlisi kime? Koskoca şatoda kendisini dinlemek isteyecek birileri olduğunu sanmıyordu. 
Gelinliğinin eteklerini toplayarak geniş oymalı ahşap kapıya doğru ilerledi. 
Gitme zamanıydı. Geçmişi yok sayıp karanlık geleceğine bir adım attı.



Sayfa Sayısı: 184

Baskı Yılı: 2013


Dili: Türkçe
Yayınevi: Cinius

22 Aralık 2012 Cumartesi

Bir Ses Böler Geceyi,Çıplak Ayaklıydı Gece/Ahmet Ümit

Arka Kapak

İki kitap tek ciltte buluştu.

Bir Ses Böler Geceyi
Dolunayın ışığında bir köy mezarlığı... Mezarlığın duvarına çarpan bir cip. Gecenin karanlığında uçuşan düşler. Issız köyün ortasında kocaman bir cem evi. Konuğunu yitirmiş bir mezar. Cem töreninde arınmayı bekleyen bir ölü. Bu olanların sessiz tanığı, bir araştırma görevlisi. Yıkılan idealleriyle, sürüp giden yaşamı arasında sıkışıp kalmış bir adam. Alevi inancına farklı bir bakış. Mistik bir gerilim romanı...

"Gözüne kestirdiği dal parçasını çekerken çalılığın arkasında bir karartı fark etti. Feneri oraya doğru tuttu. Yanılmamıştı, az ilerde yeşil renkli bir mezar taşı mahzun bir edayla onu süzüyordu. Bu defa korkmadı, hatta içinde, 'Bu mezar neden mezarlığın dışında?' diye merak bile uyandı. Bir-iki adım daha yaklaştı. Ama bu mezar bozulmuştu, iki yanında toprak birikintileri yığılıydı. Yeni bir ürperti dalgası sardı bedenini. Mezarın içini görmemesine karşın, upuzun yatan ölünün yer yer etleri dökülmüş yüzü geldi gözlerinin önüne. Öte yandan aklı hâlâ mantıklı bir açıklamanın peşindeydi. Belki de bu mezar henüz ölmemiş biri için kazılmıştı. Neden olmasın? insanların ölmeden önce de mezarlarını hazırladıklarını biliyordu; iyi de, kazmakla hazırlamak arasında büyük fark vardı. Belki yeri alınır, hazırlıklar yapılırdı ama ölmeden mezar kazdırılır mıydı? Belki de bu mezarı aç kalmış vahşi bir hayvan açmıştı. Eğer öyleyse mezardaki ölüyü paramparça etmiş demekti. Doğrusu, böyle bir görüntüyle karşılaşmak istemezdi. Yine de merakı ağır bastı; cesaretini toplayıp el fenerini mezarın içine doğrulttu. Mezar gerçekten de boştu." 

Çıplak Ayaklıydı Gece
Ülkenin en kararlı, en özverili, en iyimser çocukları. Sert, acımasız, zalim günler. Zor günlere inat gülümsemelerini korumaya çalışan gençler. Kahramanlıklar, ihanetler, acılar ve aşklarla dolu romantik bir yaşam. Demokrasi ateşini, diktatörlüğün en karardık döneminde yakmaya çalışanların serüveni. 12 Eylül darbesine direnen insanların gerçek yaşamlarından çarpıcı öyküler."Büyük bir çatışma çıkmıştı kentte. Biz, insanlar, çiçekler, karıncalar, kuşlar, balıklar ve yıldızlar öldürülmesin diye sokaklara renk renk yazılar yazıyor, duvarlara afişler asıyorduk. Hepimiz gençtik; yaşlı olanlarımız da vardı aramızda ama hepimiz gençtik. Onlar, insanları, çiçekleri, karıncaları, kuşları, balıkları ve yıldızları öldürmek için çıkmışlardı sokağa. Hepsi yaşlıydı; genç olanları da vardı aralarında ama hepsi yaşlıydı. Ve hepsi silahlıydı. Çeşit çeşit sustalılardan otomatik tabancalara kadar bir iyice kuşanmışlardı silahlarını. Bir köşe başında bekliyorlardı bizi. Bekledikleri yerde karşılaştık. Belki daha elverişli bir köşe başı ve daha uygun bir zaman bulunabilirdi ama bu karşılaşma kaçınılmazdı. Çatışma uzun sürdü. Karanlık bir dönemin bitişinden karanlık bir dönemin başlangıcına kadar. Yenilmiştik. Yenileceğimiz belli değildi ama çok da şaşırmadık. Şimdi kaçıyorduk işte. Yakalanmamak için, yeniden dövüşebilmek için kaçıyorduk. Belki de bastığımız bu ham toprak İstanbul'un karanlık, suskun sokaklarıydı. Bırakıp geride karımızı, çocuğumuzu, basılacak evimizi terk ediyorduk..."

Yayınevi: Everest Yayınları

19 Aralık 2012 Çarşamba

Taşra Şairi/Işık Yanar

Arka Kapak

Taşra Şairi, Işık Yanar'ın üçüncü romanı. Yanar, yine parçalı kurguyla, hayatın detaylarına yaslı üslubuyla başarısız bir şair Yakup Gündoğdu'nun İstanbul'daki son günlerini anlatıyor. Roman, coğrafi taşralılıktan ziyade bir hayat telakkisi olarak taşralılığı kavramsallaştırmaya çalışıyor. Karakterlerin ruh hallerini zaman zaman detaylı bir şekilde irdeleyerek Yanar'ın ilk iki romanının izini sürüyor. 2007 yılında Dört Adem, 2010'da Şemsiye Tamircisi ile adından söz ettiren Işık Yanar, bu kitabıyla romancılığını bir adım daha yukarı taşıyor.

Yayınevi: Şule Yayınları

Mezarlık Toplumu/Mesut Budak

Arka Kapak

Tümü heyecan yüklü, hızlı olay akışı ve eğlenceli diyaloglarla, fantastik öğelerle, bazen de hüzün ve korku dolu olaylarla bezenmiş bir roman bu. Belirsiz bir zaman aralığında, Deccâle iki adım kala, tüm hayatı mezarlıklar içinde geçen bir toplumdaki insanların yaşamlarından kesitler bulacaksınız bu romanda. Alışılagelmiş roman okumasındaki olay örgüsü, zaman, mekân, karakter yapısı ve üstün özne bütünlüğü, bu romanda, yerini, olay akışının parçalanmasına, zaman ve mekân olgularının kırılganlığına, karakter ve öznelerin paramparçalanmışlığına bırakmaktadır. Kitap, bireyselden toplumsala, toplumsaldan siyasala doğru genişleyen bazen de tam tersi yönde, siyasal ve toplumsaldan bireysele doğru daralan bir yapıya haiz. Bu romanın en önemli özelliklerinden biri de okunmaya hangi bölümden başlanırsa başlansın, son bölüm en son okunmak kaydıyla, anlatılanların anlaşılabilirliğinde yatmaktadır. Özellikle günümüz toplumsal alt yapısının ve iktidarın uygulanma biçimlerinin hangi koşullar altında devam edebildiğinin bir analizi gibi roman. Kitap, içerik ve biçim tartışmaları, dil-anlatı-söylem-özne-iktidar analizleri ışığında okunursa, pekçok açıdan yeni değerlendirilmelere de tabi tutulabilir. Romanı bitirdiğinizde, Hegel, Marx, Althusser, Lacan, Zizek'in söylediklerinin Türk toplumsal yaşamını anlamak için değerlendirilebileceğini, fakat, toplum yapımızı anlamak için, bu düşünürlerin çok ötesine geçilmesi, yeni düşünce biçimlerinin geliştirilmesi gerektiğini de hissedeceksiniz. Kitabın tüm öznelerin, tüm iktidar ve direniş odaklarının, kendilerini ve diğerlerini bir yeniden okumaya tabi tutmalarının yolunu açması ümidiyle.

Yayınevi: Cinius

Bunlarda İlginizi Çekebilir;

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...